23 Haziran 2011 Perşembe

Arap Baharı; Devrim mi Müdahale mi?

Arap ülkeleri uzunca bir süredir batı medyası ve Türk medyası tarafından 'Arap Baharı' adı verilen bir süreci yaşıyor. Halk ayaklanmaları ile başlayan hareketler başlangıçta çok sempatik ayaklanmalardı. Sempatik diyorum zira Mısır, Yemen, Ürdün gibi otoriter rejimlerde halkın "Artık Yeter!" demesi bizce de normaldi ve desteklenmeli idi. Demokrasinin kurulabilmesi ve tam anlamıyla işlemesi için ayaklanan Arap kardeşlerimize uzaktan da olsa destek verdik. Mübarek ve muadili yöneticilerin bu halkların ensesinde boza pişirmelerine vicdan sahibi kimse duyarsız ve sessiz kalamazdı.
Bu üç ülkede yaşanan gelişmelerin hemen ardından Libya'da da halk Kaddafi'ye karşı ayaklandı. Muhalifler bazı büyük şehirleri ele geçirdiler ve Kaddafi'nin de karşılık vermesi ile olay iç savaşa dönüştü. Bizler tam, "Bitsin bu savaş, Kaddafi halkının istediği reformları gerçekleştirsin ve kardeş kanı akmasın." derken Libya'daki olaya ABD, NATO ve AB de dahil oldu. Fransa'nın Kaddafi'ye çıkışlarının ardından ABD Başkanı Obama ve Türkiye Başbakanı Erdoğan da Kaddafi'ye 'ayar verdiler'. Hemen arkasından da NATO eliyle Libya'ya müdahale kararı alındı. T.B.M.M. verdiği tezkereyle TSK'ya 'yabancı ülkelere asker sevketme' yetkisi verdi. Tezkere öncesi Cidde'de konuşan Başbakan ise "Türkiye'nin Libya'da ne iş var yahu!" demişti demesine ama Libya'ya gönderilecek NATO kuvvetlerine desteğini de esirgemedi ne hikmetse! NATO Harekatı'nın mantığını anlayabilmek için kısa bir not verelim ve Suriye'yi anlamaya çalışalım: NATO'nun Libya'ya yaptığı müdahalenin amiral gemisinin adı Andrea Dorya. Peki, kim bu Andrea Dorya? Barbaros Hayrettin Paşa tarafından Akdeniz'de perişan edilen Haçlı Donanması komutanı...
Suriye'ye ise olayların sıçraması pek uzun zaman almadı. Suriye halkı da yaklaşık 60 yıllık Baas Rejimi'ne karşı ayaklandı ve "Artık Yeter!" dedi. Fakat, Beşar Esad da Kaddafi'ninkine benzer bir tepki verdi ve kendi halkına silah doğrulttu. Her gün gelen ölüm haberleri, işkence görüntüleri ile Suriyeli kardeşlerimiz için içimiz parçalanıyor! Bir kısmı kaçıp Türkiye'ye sığınıyor fakat görünen o ki Suriye'de tam anlamıyla bir can pazarı durumu mevcut. Buna karşılık Esad, reform yapma ve bu reformları yıl sonuna kadar gerçekleştirme sözü verse de halkı tarafından pek inandırıcı bulunmuyor gibi. Gösteriler ve çatışmalar aralıksız devam etmekte.
Arap ülkelerinin içinde bulunduğu fotoğraf aşağı yukarı bu. Şimdi, bu fotoğrafın bize anlattıklarına bakmak lazım. Elbette ki tüm dünya halkları için özgürlük, adalet ve refah istiyoruz. İnsanların doğuştan gelen bu haklarına herhangi birisinin el koymasına tabii ki razı değiliz. Ancak, bu gösterilerin geldiği noktada birileri tarafından kullanıldığı gibi bir izlenim yaratıyor. Özellikle Libya örneği bize, harekat düzenleyen güçlerin ayaklanmaları organize etmese de bundan faydalanmaya çalıştığını açık bir şekilde söylüyor. Bir olayın kim tarafından gerçekleştirildiğini anlamak için kimin faydalandığına bakmak gerekir; öyleyse?
Libya'nın büyük enerji kaynakları ve ABD'nin orada olması herkese aynı şeyi anlatmaz mı?
Suriye bu sıkıntılarla güç kaybettikçe kazanan ve güçlenen İsrail olmaz mı? Yani, Golan Tepeleri'nden tutun da Türkiye ile geliştirdiği iyi ilişkilerin bir anda tersine dönmesi de dahil Suriye'nin eli İsrail nezdinde zayıflamaz mı?
Ürdün'ün zayıflaması İsrail'den başka kime yarar sağlar?
Her ne kadar Mübarek gibi bir Firavun devrilmişse de Mısır'ın devlet sistemi değişmedikçe Arap Baharı Mısır halkına mı yarar getirir yoksa İsrail Devleti'ne mi?
NATO harekatına destek veren Türkiye'ye gelelim. Libya'da NATO müttefiki olmak dış ticaretimize ne kadar büyük zarar verecek? Suriye sınırındaki belirsizlik son birkaç yılda sınırların açılması ile başlayan olumlu havayı dağıtmayacak mı?
Velhasıl, Batı medyası ve Batı siyaseti tarafından muazzam destek gören Arap Baharı'nın kime fayda sağladığını iyi analiz etmek gerekir. Hafızalarımızda Arap Dünyası'nı masa başında cetvellerle haritalaştıran Lawrence olayı hala tazeyken, Osmanlı'yı bitirmek için Arap halklarını devlet adı altında despot rejimlerin kucağına bırakan küresel emperyalizm oyunlarını yüz yıldır tartışırken her özgürlük hareketine 'Eyvallah' demek biraz romantiklik olur. Gelecek günlerin Arap kardeşlerimize esenlik getirmesini dileyerek bitirelim. Vesselam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder