5 Temmuz 2011 Salı

Şu Şike Olayı

  Pazar sabahından beri tüm Türkiye'nin gündemi aynı. Siyaset falan her şey geri planda kaldı. Hatta o kadar ki, Mavi Marmara'da 9 şehit verilmesinin ardından Gazze'ye gidecek ikinci filo ile ilgili bir sürü gelişme var; Suriye, Libya kan gölü halinde ama kimsenin umrunda değil. Varsa yoksa Fenerbahçe. Aziz Yıldırım'ın, bazı yöneticilerin, futbolcuların şike iddiası ile göz altına alınması herkesin gündeminin baş köşesinde. Benim babamın futbolla zerre ilgisi yoktur, o bile meraklı: "Ne olacak oğlum?" diyor. Hal böyle olunca ve serde de Fenerlilik varken yazmadan edemedim.
  Dediğim gibi Fenerbahçeliyim; objektif falan da değilim, tarafım, taraftarım. Ben olaya başka bir yerden bakıyorum bu yüzden. İlk önce soruşturmanın acilen sonuca ulaşması gerekiyor. Soruşturma devam ederken de kimseye suçlu ya da suçsuz denilemez; taraf da olsam bunu söyleyemem. Tek istediğim soruşturma çabuk sonuçlansın; elmalarla armutlar karışmasın; sonuç olarak bu kadar çirkin bir şey yapılmışsa elbette suçlular en ağır cezaları alsınlar. Çünkü, Fenerbahçe böyle zanların altında kalmamalıdır. Çünkü, Fenerbahçe'nin büyüklüğü tertemiz şampiyonluklar hak eden, isteyen bir büyüklüktür. Çünkü, Fenerbahçe'nin şampiyon olmak için saha dışında bir şeye ihtiyacı yoktur. Ve en önemlisi; merhum İslam Çupi'nin dediği gibi: "Fenerbahçe büyüklüğü kupa büyüklüğü değildir, şampiyonluk büyüklüğü de değildir. Öyle bir büyüklüktür işte... Adı konamaz!"
  Bütün bunların yanında herkesin unuttuğu bir konu var; kimsenin  görmek istemediği!
  Ligin ikinci yarısı başlarken rakibinin çok gerisinde bir Fenerbahçe vardı. Sahada mücadele eksikti, takım kopuk kopuk oynuyordu; hiçbir şey istendiği gibi gitmiyordu. Yeni Malatyaspor'a yenilip Türkiye Kupası'ndan elenmişti takım. Antalya kampından sonra bir şeyler değişti. Sakın, bu fotoğrafı alet etmeyin başka şeylere. Gökhan'ın Antalya attığı golden sonraki sevinci hala gözlerimin önünde; tüm takım Aykut Hoca'ya sarılmıştı, neredeyse ağlayacaktı Gökhan. Trabzon maçında ligin ilk yarısının en iyi takımına top oynatmadılar; kendileri OYNADILAR. 17'de 16 yaptılar; Kadıköy'de gol dahi yemediler; ikinci yarı sadece bir beraberlik aldılar, yenilmediler. Şampiyonluğun üzerindeki şaibeye bir sürü örnek gösterenler bir zahmet sahada terlerini akıtan o futbolcuların alın terlerinin hakkını versinler! Son haftalarda geriden gelip alınan maçları dolamış herkes diline; Galatasaray ve Beşiktaş maçlarını da hatırlayın isterseniz: İkisinde de geriden gelmedi mi Fenerbahçe? Ezeli rakiplerin futbolcuları da mı şaibeli? Yapmayın, etmeyin! Dediğim gibi, evet suç varsa en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Ancak suç sabit değilken bu insanlara hakaret etmeyin, sahaya çıkıp mücadele veren, ter akıtan, o terle ekmek kazanan 23 tane 'adam'ın hakkını teslim edin! O futbolcuların çoğu Türkiye Milli Takımı oyuncusu, haydi bırakın Milli takımı falan da, o futbolcular insan, emeklerini bu kadar çabuk harcamayın. Eleştirin, şüphelerinizi gidermek için sorular sorun ama o terleri görmezden gelmeyin lütfen!
  Sonuç olarak başta da söylediğim gibi suç kesinleşirse adalet yerini bulsun elbette. Bir Fenerbahçeli olarak buna en çok üzülenlerden biri olurum; fakat hangi klasman olursa olsun Fenerbahçe, taraftarının sevgilisi olmaya devam eder; kişiler gider, Fenerbahçe bakidir; yapılan yanlışlar Fenerbahçe'ye mal edilemez. Fenerbahçe Fenerbahçe'dir. Vesselam. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder